TÜRKİYE’DE DIŞARIDAN BORÇ PARA NE ZAMAN ALINDI VE SONUÇLARI NELER OLDU?
Türkiye ilk dış borçlanmayı 1854 yılında yaptı. Biriken borçlar ödenmeyince, yabancıların alacakların temsilcisi finanas- kapital şirketi “Osmanlı Bankası” Türkiye’ye bir “Fatih” gibi girdi. Girdikten on yıl geçmeden , ekonomik iktidar durumuna geldi. Ancak yabancı sermayenin ekonomik iktidarı yetersiz kalınca, devlet alacaklısı olarak siyasi iktidarı elde edemedikten sonra ekonomik gücün güven altına alınmayacağı bilindiğine göre, “Batı Modeli” bir rejimin kurulması ve böylece soygunun garanti altına alınması gerekti: Bu iş için Jöntürkler biçilmiş kaftandı. Jöntürkleri Avrupa’ya kaçıran Uluslar arası tekelci sermaye gücünden başkası değildir. Onları Avrupa'ya kaçıran, kendi ideolojileri doğrultusunda Batı yanlısı olarak yetiştiriyor ve Osmanlıda kullanıyorlardı.
Batı Kapitalizmi, Asur-Babil çağından kalma antika tefeci – bezirgân sermayenin Osmanlı devletinde feodelleşmesi sürecinin önünü keserek, sermayeyi iktidara getirmiş, sermayenin iktidarı için gerekli olan üst-yapı kurumu “Meşrutiyet” rejimi de tezgahlanmıştır Meşrutiyetten önce başlayan
“Şirket Kurma” furyası, alt-yapıyı hazırlamış ve bunun üzerine Meşrutiyet gelmiştir. Halkın “GÂVURLAŞMA” dediği alt-yapının kapitalistleşmesidir. Bu kapitalistleşme, batının burjuva devrimleri modeline uygun olarak değil asalak ve sömürgen bir sermaye iktidarı kurdultularak gerçekleştirilmiştir. Yabancı Sermayeye yataklık edecek, ülkeyi yabancılar namı hesabına sömürecek sınıf, esasen Kanuni zamanından beri hızla gelişmiş ve hazırda bekliyordu. Yerli tefeci-tefeci-bezirgan sermaye “Komprador” olarak, Batının Osmanlı devletini yarı-sömürge durumuna getirmesinde görevini yapmıştır.
Osmanlı devletinin tamtakır-kuru bakır kamu hazinesini doldurmak için miri oprakların kesimcilere (mukatacılara verildiği 16. Yüzyıldan sonra, kamu hazinesi hiçbir zaman dolmamış ve fakat tefeci bezirgan sermaye semirdiği gibi, Kamu toprakları “malikane” haline sokulmuştur.1858 Arazi Kanunnamesi, bu yağmayı kanunlaştırmış, Evkaf mallarının talanına ise hız vermiştir. Tanzimat, tefeci bezirgân sermayeyi şirketler furyası döneminde modern iratçılar durumuna getirdi. Batılı sömürgecilere yataklık edecek yerli güç hazırdı. Bu yerli güç yabancı sermayenin Türkiye’ye girmesini hem kolaylaştırdı ve hem de hızlandırdı.
Türkiye’de modern sanayi devrimi o yıllarda yapılamadı. Sanayi, 19. Yüzyılda Avrupa’nın tekelindeydi. Türkiye’de modern üretim biçiminden yoksunluk, Asur-Babil çağından kalma köhne ve çağdışı sınıfların batı sermayedarlarının ortaklığına çıkmasına neden oldu. Türkiye’deki sermaye, tefeci –bezirgân sermaye olduğu için 19. Yüzyılda “Self made man” burjuva kapitalist müteşebbisler çıkmadılar.
Beni, Türk Edebiyatı Tarihi’ni incelerken hep şu konu ilgilendirmiştir: Tanzimat Edebiyatçıları ve Edebiyat-ı Cedidecilerin yurtta başları sıkışınca hemen Batı’ya kaçmaları ve orada Osmanlı yönetimine ve yöneticilerine karşı cephe alarak, gazeteler çıkararak direnişleri nasıl oluyordu? Bunlar rahatça Paris’e ve Londra’ya rahatça gidebiliyor ve orada nasıl barınıyor, geçimlerini sağlıyorlardı? Bunlar parayı nerden buluyordu? Bu konuyu çok kere edebiyatçılara ve öğrenim yıllarında, daha sonrada öğretmenlik yıllarımda böyle net bir yanıt bulamıyordum. Araştırmalarımı derinleştirerek, Edebiyat Tarihi, Osmanlı Siyasi ve ekonomi tarihini derinleştirerek yaptığım bu araştırma sonucunda bu makaleye ulaştım. Yabancı sermaye Türkiye’ye girmesi, yerleşip alt yapısını oluşturmak için Ülkemizdeki yönetime muhalif olan düşünce ve sanat adamlarımız ile ülkemizde yaşayan yabancılar ile Osmanlı vatandaşı olup ta gayri Müslüm azınlıkları kullanmış ve sonuçta İmparatorluğun yıkılmasına muaffak olmuştur.
Böyle gerçek makalelerle öğrencilerimizi, gençlerimizi, politikacılarımızı ve vatandaşlarımızı aydınlatmak, biz araştırmacı yazarların başlıca görevidir. Yazdıklarımız okuyucuya mutlaka faydalı ve ufkunu açacak türde olmalı.