CORONA HİKAYELERİ
Bir esnaf arkadaşım uyardı. Hatta daha sonra kendisi de bu düşüncelerini sosyal medyada paylaştı. Konu bana önemli geldiği için bir kere de ben huzurlarınıza getirmek istedim.
Sevgili okuyucu, şimdiye kadar nispeten uzaktan gelen haberleri öğreniyorduk.” Falanca yerde bir adam ya da bir kadın Kovit 19 olmuş…”
Bunlar aslında hayal gücümüzü çok da fazla harekete geçirmiyordu. Ancak, son zamanlarda artık haberler çok yakınlardan gelir oldu. Ev komşularımızın ya da dükkan komşularımızın da bu mendebur virüse yakalandıklarını öğreniyoruz. Sanırım bu durum insanlar tarafından bu işin daha fazla ciddiye alınması için bir sebep oldu. Cadde ve sokaklarda maske takmayanların sayıları azaldı. Devlet de millet de bu işin önemini kavramış görünüyor.
***
Yine de bazı şeyleri tam olarak düşünüp yapamıyoruz. Bakınız, hastanelerin özellikle Kovit 19 hastaları için hazırlanan yoğun bakım bölümleri dolmuş. Hastaların büyük bölümünü evlerine gönderip tecrit ediyoruz. Ama o insanların beşeri ihtiyaçlarını kimselerin düşündüğü yok.
Lütfen düşünün; anne, baba ve çocuklardan oluşan beş kişilik bir ailede baba hasta diye hepsini eve kapattınız. Ne yiyip ne içecekler? Bu insanların çöplerini kim dökecek?
Kovit illetine yakalanıp iyileşmiş bir hemşerimiz hastalık boyunca balkonda biriktirdikleri çöpleri hastalık sonrasında attığını söyledi. Peki, balkonu olmayanlar ne yapacaklar?
Kaymakamlık telefon numaraları vermiş. AFAD ekipleri ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşacaklarmış. Bu iş öyle market alışverişini yapıverme gibi katkılarla düzelecek işlerden değil. Çalışamayan ve eve para getiremeyen bir babadan söz ediyoruz. Bu ailenin kira, elektrik, su gibi giderleri devlet tarafından karşılanmalı. Yine kaymakamlık ya da belediyeler tarafından her gün sıcak yemek götürülüp çöpleri düzenli olarak alınmalı. Bu işi konusunda eğitilmiş kişiler marifetiyle yapmalıdırlar.
Bizde hasta olan adeta Allah’a emanet ediliyor. Devlet ve yerel yönetimler yapacaklarının tamamını yapıp sonra Allah’a emanet etmelidirler.
***
Hep üzerinde durduğumuz denetim konusu var. Maske takmayan hemşerilerimiz uyarılıp hatada ısrar edenler toplumun genel çıkarları uğruna cezalandırılmalıdır. Ancak kurumlar da üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeliler. Bankalar hala kapı önlerindeki düzensiz kuyruklara bir çözüm bulamadılar. AYDEM Tahsilat Merkezini de yazmıştım. Onların önü de adeta hastalığın yayılması iççin ortam hazırlıyor. Lütfen devlet buraları denetleyip önlem almayan kurumları cezalandırsın.
Denetimlerde maksadı aşan söz ve davranışlardan da kaçınılması gerekir. Çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Bir bakkal dükkanının tekel satma ruhsatı var ama satmıyor. Polis yaptığı denetimde tekel ruhsatı olduğu için bu iş yerinin akşam 20.00’de kapatılması gerektiğini söyleyip kapatmadığı için tutanak tutuyor. Mekan sahibi içki satmadığını söylüyor. Polis de yaptığı aramada içki bulamıyor ama ruhsat olduğu için davranışında ısrar ediyor.
Sevgili okuyucu, asıl olan eylemin gerçekleşmesidir. Burada eylem içki satışıdır ve bu mekan içki satmıyor. Ruhsatı iptal edin deniyor. Ama bu insanlar alınmış bir ruhsatı iptal etmek de istemiyorlar. Belki de mekanı devredecekler ve o ruhsat bunu kolaylaştıracak. Devletin görevi vatandaşın işini kolaylaştırmak değil midir? Esnaf artı kirasını bile çıkaramıyorken lütfen zorlaştırmayalım.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.